felsefenin tesellisi - alain de botton (5)
musa ve tektanrılıcılık - sigmund freud (4)
osmanlı'da seks - murat bardakçı (3)
ruh ve haz - sigmund freud (3)
yalanın siyaseti - yalın alpay (3)
kuran incil ve tevrat'ın sümer'deki kökeni - muazzez ilmiye çığ (3)
her güne yeni bir shakespeare - allan percy (2)
totem ve tabu - sigmund freud (2)
umut devrimi - erich fromm (2)
pratik felsefe - gilles deleuze (2)
bir yanılsamanın geleceği - sigmund freud (1)
kitaplar ve sigaralar - george orwell (1)
paris ve londra'da beş parasız - george orwell (1)
felsefe incelemeleri - karl marx & friedrick engels (1)
haşlanmış harikalar diyarı ve dünyanın sonu - haruki murakami (1)
hegel felsefesine giriş - alexandre kojeve (1)
adalet melekleri - serdar kuş (1)
tekeşlilik - adam phillips (1)
uygarlığa dair hoşnutsuzluğumuz - sigmund freud (1)
ben ve savunma mekanizmaları - anna freud (1)
hayat problem çözmektir - karl popper (1)
"hakikatin önemsizleştirilmesi(postmodernizim) siyasetinin halk ayağını, toplumun görece eğitimsiz ve düşük gelir düzeyli kısmı oluşturur. bu kesim genellikle sosyal yaşamda seçkinler tarafından küçük görülmüş, kendisine pek söz hakkı verilmemiş, görüşlerine saygı gösterilmemiş, önemsenmemiş bir kitledir. bu nedenle bu kitle, hakikate ulaşmaktan çok, kendisini ne pahasına olursa olsun, toplumun saygınlık gösterilen kesimine ait hissetmeyi arzulamaktadır. görüşlerine kıymet verilmesini, küçük görülmemeyi, seçkinler kadar 'birinci sınıf bir yurttaş' olmayı istemektedir. bu nedenle, seçkinlere karşı çıkan siyasetçilerle doğrudan işbirliği kurmaya hazırdır. bu tutum onlar için varoluşsal bir refrekstir."
kitabın en hoşuma giden paragraflarından birisi. yukarıda kabaca bir aşağılık duygusunun yarattığı kitlesel etkileşimler tarif edilmiş. bence sadece bu aşağılık kompleksini postmodernist popülizmin ana sebeplerinden birisi olarak ele alabiliriz.
toplumun seçkinlere göre geride kalmış geniş kesimi, bu 'aşağıda olma' gerçekliğinin yarattığı aşağılık kompleksinden nefret etmektedir ve bu rahatsız edici duygudan kurtulmak istemektedir. ancak doğal yollardan bu duygudan kurtulmak pek kolay değildir. kişinin seçkinlerin olduğu alana girebilmesinin yolu kendisini eğitmesinden geçer. ancak dört bir tarafı sistemin kendisine biçtiği hayat rolleri tarafından kuşatılmış birey için bu pek kullanılabilir bir seçecek değildir. birey burada sıkıştıkça sıkışır, daraldıkça daralır ve bir çıkış yolu arar. aradığı kısayol da postmodernist popüler siyasiler sayesinde yaratılır. bu siyasetçiler adeta bir peygamber gibi imdatlarına yetişir.
hegel'in dediği gibi: 'her şey normaldir'. ben de ekliyorum: 'her şey normaldir ve sadece normal olabilir'. bu yüzden postmodernizm de normaldir.